Artık belli aralıkla efsane telefonlar bölümüyle karşınızda olacağınız. Bu ilk makalemizde hala piyasada ikinci el de olsa bulmanız mümkün , zamanının canavarlarından birisine yer vereceğiz; Sony Ericsson W810.

Walkman serisini zirveye taşıyan bir model ve öyle bir zirveki bu, şu an güncellemesini yaptığınız Sony akıllı telefonlarda hala o dönem hepimize aşina olmuş Walkman logosunu telefonunuzun menüsünde görmeniz mümkün. Bu duruma W810’un katkısı çok büyüktür. Zira tüm dünyada çok iyi satış rakamları elde etmişti o dönem. Türkiye gibi birkaç ülkede ise bilinçsiz müşteri kurbanı olmuştu. Yine de bu noktada Sony Ericsson’un hataları yoktu desek genel kullanıcıya büyük haksızlık etmiş oluruz. Telefonunun efsane olmasında en büyük etkenlerden birisi de bu aslında; çok fazla yayılmamış olması.

Kulağa geçmeli dediğimiz, dışarıdan ses almayan ve sesi mümkün mertebe kulağın daha merkezine gönderen kulaklıkları da ilk W810’da tanımaya başlamıştık. O dönemden sonra iyice yaygınlaştı ve şu an düz kulaklık kullanan marka sayısı çok çok azalmış durumda, hatta giriş seviyesi telefonlar haricinde kutularda hiç gelmiyor desek yeridir.

Dile kolay 2006’dan bu yana 6 sene… Hala W810’larına gözü gibi bakanlarla karşılaşmanız mümkün, telefonları pırıl pırıl ilk günkü gibi. İyi bakıma değecek bir telefon olduğu tartışılmaz.

Boyutları o dönemki telefonları göz önüne aldığımızda oldukça iyi. Küçük yapısının yanında diri duruşu telefonu güçlü gösteren etkenlerden birisiydi. Turuncu ve siyahın asil duruşu hala akıllarımızda. Siyahın yanında bir de beyaz rengi vardı ki o da bu güçlü duruştan hiç ödün vermiyordu. Kusursuz diyebileceğimiz bir tasarıma sahipti W810… Tuşları çok iyi dizilmişti ve aralardaki boşluklar sayesinde kullanım oldukça rahat oluyordu. Boyutları itibariyle elde tutulması hiç de zor olmayan W810, kullananlara gerçek bir telefon hissi yaşatmıştı.

Müzik tuşu algısıyla ilk tanıştığımız modellerden birisiydi, sonraki dönemde bir çok markada bu tuşa rastlar olduk. Hala akıllı telefonlarımızda müziğe kolay ulaşmamızı sağlayan bir tuşa denk gelebiliyoruz. Sol taraftaki müzik çalar tuşu cihazın müzik çalarını otomatik olarak açarken, ortadaki hareket tuşları bu özellikken aktifken müzik çalar kontrol tuşlarına dönüşüyordu. Yine ayrıca menüden de Walkman menüsüne ulaşabiliyorduk.

Çıktığı dönemde rakiplerinden tek eksiği büyük hafıza kartıydı. Memory Stick Pro Duo hafıza kartı kullanıyordu W810… Aslında bu konuda markanın geçerli bir sebebi vardı; PSP, fotoğraf makinesi gibi cep telefonu haricinde diğer ürünleri de bu hafıza kartını kullanıyordu. Ama Micro SD hafıza kartı hayatımızda yer almaya başlamıştı ve küçük yapısı gerçekten büyük avantaj sağlıyordu. Daha sonra hafıza kartını küçültme yoluna gitti Sony Ericcson fakat bu seferde M2 hayal kırıklığı geldi karşımıza. Diğer hafıza kartı tiplerine göre kendi içinde avantajlar sunuyor olsa da markanın evrensel hareket alanını kısıtlıyordu. Aslına bakarsanız bu durumun iyi bir yanı da vardı; hafıza kartınızı sürekli çıkartıp, başka bir telefona takmak zorunda kalmıyordunuz, kartınız sadece size aitti.

Efsane telefonumuz o zamanlar bir çok telefonda olduğu gibi 2 megapiksel, flaşlı bir kameraya sahipti. Gündüz, gerçek ışıkta çekilen fotoğraflar gerçekten iyiydi. Hatta gündüz çekilen videoları efsanenin, efsane özelliklerinden biriydi. O zamanlar Sony Ericsson video özelliğinin pek üstüne düşmüyordu fakat W810’la gündüz video çekenler bilir ki bu modelde üzerlerine düşeni yapmışlardı.

Arka bölümde kameranın konumlandırıldığı yer ve çevresi oldukça şıktı. W810’u diğer bir çok telefondan ayıran en önemli özelliklerinden birisi de buydu; arka tasarım. Çoğu telefonun ön tarafı çok şıkken arka tarafı sıradan ve basitti, sadece telefona uyumlu bir yapı göze çarpıyordu. Oysa W810’da sol tarafa konumlandırılmış kamera yanındaki flaş ve hoparlör delikleriyle oldukça güzel görünüyordu. Hoparlör deliklerinin hemen üstünde bulunan turuncu renkli parça ve sağ altındaki Sony Ericsson logosu ile en alt ortadaki Walkman logosu arka bölümü çok güzel tamamlıyordu.

O zamanın gerekli bağlantıları kızılötesi ve bluetooth cihazda varken edge hızında internete de bağlanabiliyordunuz.

W810’un rakiplerini düşündüğümüzde kullanıcıya hemen hepsinden daha iyi bir şarj performansı sunuyordu. Dört gün ortalamayla giden bataryası iki sene gibi uzun süreler iyi performansta çalışıyordu.

W810’un o dönemler bir çoğumuzu en çok etkileyen özelliklerinden birisi de gölgeli temasıydı. Siyah-beyaz ikonlar ve arka plan, renksiz ekran bir telefonun menüsü gibi duruyordu, fakat çok profesyonelce tasarlandığından çok iyi etki bırakıyordu. Daha sonra bu temaları Sony Ericsson’un bir çok modelinde daha gördük.

Efsanemiz genel hatlarıyla böyleydi ve eminim bir çoğunuz bizim gibi güzel hatıralarla anıyordur W810’u. Bu tip efsane telefonlar sonrası markaların neden yeni bir versiyonla, aynı benzersiz tasarımları tekrar piyasaya sunmadığını düşünüyoruzdur hepimiz. Ama içten içe cevabını bulmakta istemiyoruz ki ümitler bir nebze olsun taze kalsın!

Kendinize ve varsa W810’unuza iyi bakmanız dileğiyle bir sonraki efsaneler bölümünde görüşmek üzere.  :)

Tayfun Sağır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir